Soil RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Soil RPG

Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Sır Perdesi

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Lynnette Nertaux
Adli Tıp
Adli Tıp
Lynnette Nertaux


Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 27/08/09
Yaş : 31

Sır Perdesi Empty
MesajKonu: Sır Perdesi   Sır Perdesi Icon_minitimePaz Eyl. 13, 2009 3:37 pm

"Boğazında derin bıçak darbeleri var. Karnı kesilmiş ve kadının bebeği çıkarılmış. Bu da daha ayrıntılı rapor." Elindeki belgeyi polis memuruna uzattı. Gözleri dehşetle aralanmıştı otopsi sonucunu kısa bir şekilde anlatırken. Hangi cani, hamile bir kadını önce boğazından keserek öldürür, ardından da karnını kesip bebeğini içinden çıkartırdı? Midesi bu kadar vahşi cinayetlere artık alışmıştı, ama beyni bunlara hala alışmamıştı. Hala insanların bu kadar delirmiş olacağını, bir masumun hayatına bu kadar kolayca son vereceğini düşünemiyordu. Belki de masum değildir. Aklından geçen bu düşünceyi, yine kendi düşünceleriyle engelledi. Ne olursa olsun, bir insan öldürülerek, hele de bebeği karnından çıkartılarak cezalandırılmamalıydı. Yıllardır tanıdığı polis arkadaşının sesiyle düşüncelerini kesti. "Teşekkür ederim Lynnette. Şimdi geriye bu cinayeti kimin, nasıl yapmış olabileceği sorusu var. Kadın herkes tarafından sevilen, kendi halinde biriymiş. Bir düşmanı olabilmesi işten bile değil." Adamın koyu kahverengi gözlerinde yaşadığı karmaşa okunuyordu. Rahatlatıcı bir şekilde gülümsedi Lynn. Şimdiye kadar zor olsa da çoğu işin içinden sıyrılmışlardı. Eh, hala çözemedikleri, kafa karıştırıcı cinayetler olsa da mesleğinde başarılı kişiler arasındaydı. "Bu işin de üstesinden geleceğinize eminim, kolay gelsin size." Eric kibarca teşekkür ettikten sonra arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Nöbetçi olduğu için tüm geceyi Adli Tıp'ta geçirmek zorunda kalmıştı. Nöbetinin bitmesine az bir zaman kala bu son otopsiyi de yapmış, raporunu teslim etmişti. Odasına doğru yürürken buradan bir an önce çıkmayı ve evinde rahat bir uyku çekmeyi planlıyordu. Beyaz rengin hakim olduğu ve her zamanki gibi düzenli olmasıyla herkesi imrendiren odasına girdi. Bu binada kendini en iyi hissettiği kısım burasıydı. Dolabına yaklaşıp, üzerindeki beyaz kıyafetlerini çıkarıp, dün gece gelirken giyindiği kot pantolonunu ve mavi kazağını üzerine geçirdi. Çantasını da koluna alıp dışarı çıkarken, sarışın arkadaşı Myra içeri girmişti. Buradaki en güzel doktor olduğunu düşünülürdü, gerçekten de öyleydi. Kıvırcık sarı saçlarının çevrelediği beyaz teni, iri mavi gözleri, küçük, biçimli burnu ve düzgün fiziğiyle gerçekten çekici biri olduğunu söyleyebilirdi Lynn.

"Çıkıyor musun? Nereye gidiyorsun, evinin ilaçlı olduğunu söylemiştin." Ah, tabi ya! Sahi nereye gidiyordu?! Her tarafı zehirli böcek ilaçlarının sardığı evine mi? Uykusuz olmasının verdiği dalgınlıkla bunu tamamen unutmuştu. Sırtını umutsuzca duvara yaslarken, evini ilaçlayan adamların bu akşama kadar içeri girmemesi gerektiğini söylediği laflar geldi aklına. "Akıl mı kaldı bende? Doğru, ev ilaçlı. Bu da demek oluyor ki uyku planlarımı erteleyeceğim. Hatırlattığın için sağ ol Myra." Bir yandan da gidebileceği yerleri düşünüyordu. Gününün geri kalanını Adli Tıp'ta geçirmek istemiyordu. Myra'nın o çekici kahkalarından birini daha işitirken, bir şimşek çakmıştı kafasında. Geçenlerde söz verdiği, ama işlerin yoğunluğundan bir türlü gidemediği falcı arkadaşını ziyaret edebilirdi. Bir kahve içip, kendine gelirdi en azından. "Ah, tamam buldum. Hadi görüşürüz tatlım, yorucu bir gün seni bekliyor. Hoşça kal." Bir anda karar vermesi arkadaşının şaşkın bakışlarına maruz kalmasına sebep olmuştu. Arkasından belli belirsiz 'hoşça kal' sesi duymuştu yalnızca. Adli Tıp'ın o havasız atmosferinden kurtulup bol oksijenin bulunduğu bahçeye çıktı. Derin bir nefes alarak ciğerlerinin bayram etmesini sağladı. Buna gerçekten ihtiyacı oluyordu saatlerce ara vermeden çalıştığı zamanlarda. Elisabeth'in yaşadığı yerin buraya biraz uzak kalmasından dolayı bahçeye park ettiği arabasına yaklaştı. Arabasının metalik siyah rengi kapısını açıp, içine yerleşti. Ön camları sonuna kadar aralayıp, yola koyuldu. Sabahın bu saatlerinde pek de yoğun olmayan Los Angeles sokaklarında süzülmeye başladı. Bir yandan da radyosundan Klasik Müzik kanalını dinliyordu. Tüm gecenin yorgunluğunu genelde böyle atardı Lynn. Keman ve piyano sesleri ruhunu okşuyordu sanki. Şuanda araba kullanmıyor olsaydı, arkasına yaslanıp gözlerini kapatırdı. Bir on-on beş dakika sonra Klasik Müzik ziyafetine son verip, yıllardır oradaymış gibi gözüken Chile Apartmanının önünde durdu. Apartmanın eski, kirlenmiş gri merdivenlerini çıkarken buranın ne kadar sağlam olduğu düşüncesi kafasından geçti bir anlığına. Düşüncelerini tozlanması için beyninin arka odalarına yolladı, Isis geleceği pekala görebilirdi, bu apartmana bir şey olsa, emindi ki görürdü. Kapının ziline bir kez bastı. Arkadaşı için büyük bir sürpriz olacağına inanıyordu davetsiz misafirliği. Yüzündeki canlı ve içten gülümsemeyle kapının arkasında beklerken, Isis açmıştı kapıyı. Bir anlığına yüzünde beliren şaşkın ifade hemen kendisini sevindiğini rahatça anlayabileceğiniz mutlu bir ifadeye dönmüştü.

"Lynn! Hoş geldin, ne güzel sürpriz böyle. Geçsene." Kapının geri kalan kısmını da aralayıp, geçmesi için yol verdi. Genç kadın içerinin büyülü atmosferinin soluyarak odaya geçerken bir yandan da aynı canlılıkla cevap veriyordu. "Hoş buldum. Uzun zamandır görüşemiyorduk, bi' kahveni içeyim dedim." Pencereleri sıkı sıkıya kapatmış kalın perdeler içeriyi loş bir ortam haline getirmişti. Isis'in böyle hoşuna gidiyor olmalıydı, çünkü evine her geldiğinde oda genelde karanlıktı. Beyaz koltuklardan birine bedenini bırakırken, Elisabeth de yanına oturmuştu. "Ee, anlat bakalım. Hangi rüzgar attı seni buraya?" Onu tanımasaydı bu sözlerinin altında bir ima arayabilirdi, çünkü söz verip de uğrayamamıştı işlerinden. Önüne çıkan ilk fırsatı değerlendirmişti şimdi, evinin ilaçlı olmasına şükretmesi lazımdı. "Aslında sana kaç gündür uğramak istiyordum, ama bir türlü fırsat bulamadım. İşler çok yoğun. Dün gece de nöbetçiydim, çıkışta da bir işim olmadığını fark edip buraya geldim. Fırsatları değerlendirmek lazım." Bir an duraksadı. Büyük bir şeyi itiraf eden bir çocuk gibi sözlerine ekledi. "Bir de evim ilaçlandı böceklerin istilasına uğrayınca."


En son Lynnette Nertaux tarafından Ptsi Eyl. 14, 2009 7:08 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isis Elisabeth Frances
Falcı & Katil
Falcı & Katil
Isis Elisabeth Frances


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 29/08/09

Sır Perdesi Empty
MesajKonu: Geri: Sır Perdesi   Sır Perdesi Icon_minitimePaz Eyl. 13, 2009 10:12 pm

Güneş ışığının yüzüne vurduğundan gözlerini açmasıyla kapaması bir oldu. Gündüz ışık girmemesi için sıkı sıkıya kapattığı perdelerini, geceleri odaya Los Angeles’ın parlak ışıkları dolsun diye açık bırakıyordu. Az uyumuş olsa da kendisini dinlenmiş hissediyordu. Normal şartlarda ne kadar planlı olduğu tartışılırdı ama uyanacağı saatten şaşmazdı. Kontrol etmek için saate bir göz attı, sekize gelmek üzereydi. Hiç aceleye getirmeden kahvaltısını hazırladı. Her zaman böyle rahat olamıyordu, ya gidecek bir yeri yada bir müşterisi oluyordu. O yüzden içinde bulunduğu anın tadını çıkarmaya baktı. Çayı ocağa koyarken bir yandan gözlerini duvarlarda gezdiriyordu. Uzun zamandır taşınmayı düşünse de bir yere kolay kolay alışamadığından karar verememişti. Şimdi eskimiş duvarlara ve küçük mutfağına bakarken daha iyi bir eve taşınmanın mantıklı olacağını düşündü. En iyisi en kısa zamanda yakınlardaki apartmanlara göz atmaktı. En azından çevresi aynı olursa daha kolay alışabilirdi. İşyeri gibi kullandığı karşı daireyi de boşaltıp bir dükkan kiralayabilirdi belki. Bunu aklının bir köşesine koyup çayını doldurdu.

Yarım saat masada oyalandıktan ve mutfağı topladıktan sonra oturma odasına geçti. Televizyon izlemeyi düşünse de kendisini beyaz koltuklara bıraktığı an bundan vazgeçti. Sabahın bu saatinde ne olacaktı ki zaten? En iyisi biraz müzik dinleyip kitap okumaktı. Bu ikili ona gerçekten huzur veriyordu. Sehpadan Grangé’in Siyah Kan kitabını ve mp3 çalarını alıp güzelce koltuğa kuruldu. Bu tür kitaplar onu fazlasıyla düşünmeye itiyordu. Ölümle ilgili düşünmeye… Yada daha çok öldürmekle ilgili. Bu konuya ne zaman gelse içini sıkıntı basıyordu. Bir katil olduğunu itiraf edemiyordu. Hak ettiklerine kendisini inandırmaya çalışıyordu. Onların fallarına bakarken zaten buna inanıyordu. Ama bazen eskisi gibi mantıklı düşünmeyi de başarıyordu. İşte o zaman vicdan azabı kaplıyordu içini. Bu cidden sinir bozucuydu. Şu gazetelerde gördüğü, televizyonda her gün haberlere konu olan canilerden farklı mıydı? Yoksa tıpkı onlar gibi lanet edilen biri miydi? Şu kitapta okuduğu Jacques’la aynı kefeye konulabilir miydi? Isis’e göre bu sorunun cevabı çok basitti, hayır elbette! Bu katillerin bir amacı yoktu ki, onlar yalnızca zevk için yapıyorlardı bunu. Tıpkı Brenda gibi. Isis’in savunması gerçekten doğru olmayabilirdi. Belki o da öldürmenin karanlık çekiciliğine kapılmıştı. Farkında olmadan. Aklına birden Richard geldi. Onu unutmamalıydı. En kısa zamanda harekete geçmeliydi. Tabii çoktan gebermediyse. Lanet olası salak!

Çalan şarkı bittiğinde kapının çalındığını duydu. Bu saatte kim olabilirdi? Müşterisi falan yoktu değil mi. Hayır, zaten bu saatlerde olmazdı. Beklenmedik misafir. Kapıyı açıp Lynn’ı gördüğünde şaşkınlık ve mutluluk arasında sendeledi. Uzun zamandır uğramamıştı ve Isis umudu kesmeye başlamıştı. Şaka bir yana gerçekten beklemiyordu onu, bu saatte. Sevincini belli eden bir ses tonuyla konuştu. “Lynn! Hoş geldin, ne güzel sürpriz böyle. Geçsene.” Kapıyı ardına kadar açıp arkadaşını içeri buyur etti. Belki de daha sık görüşmelilerdi, gerçekten iyi bir arkadaştı. Ama nedense sık görüşemiyorlardı. Bunun için bir çok bahane bulabileceklerinden de emindi. “Hoş buldum. Uzun zamandır görüşemiyorduk, bi’ kahveni içeyim dedim.” Isis en şirin gülümsemelerinden birini yerleştirdi yüzüne. “Ee, anlat bakalım. Hangi rüzgar attı seni buraya?” diyerek merakını dile getirdi. Lynn gerekçelerini anlatırken Isis de kitabını ve mp3 çalarını kaldırdı. Lynn’ın üzülerek söylediği gerçeğe hafifçe güldü. Her ne kadar gelmeye mecbur kalmış gibi görünse de onun gelmek isteyeceğini biliyordu. Bunu önemsemediğini göstermek istercesine baktı. “Eh, kahve hayalleriyle gelen birini geri çevirmeyeyim. Beş dakika içinde gelirim.” Hızlı adımlarla mutfağa gitti ve acele bir şekilde kahveleri hazırlayıp döndü. Kahveleri yudumlayıp sohbete başlarken Lynn’ı özlemiş olduğunu fark etti. “Neredeyse evini böceklerin bastığına sevineceğim. İkimizin de bir adım atıp görüşmeye vakti yok gibi görünüyor.” Aslında istedikten sonra görüşebilirlerdi ama Isis gündüzleri evden çıkmayı pek sevmiyordu. Hem Lynn’ı da yoğun çalışma temposu içinde rahatsız etmek hoşuna gitmiyordu. "Evet, aslında bir açıdan iyi oldu.” Isis’in hayatında çok farklı şeyler yoktu. Aslında vardı ama bunlardan Lynn’ın haberi yoktu. Bu yüzden genelde konuşan Lynn’dı. Isis ona cesetlerle arasının nasıl olduğunu sorduğunda gözleri fal taşı gibi açıldı. Evet, pek normal bir soru değildi belki. Ama bir an aklına gelmiş ve düşünmeden konuşmuştu işte.

Lynn ona geçenlerde gelen korkunç bir cesetten bahsederken tüyleri ürpermişti. Cornelia Smooth… Bu isim çok tanıdıktı. Conelia’yı öldürürken bu kadar berbat olduğunu düşünmemişti. Ama şimdi, Lynn’ın onun kesilmiş boynu hakkında söyledikleri gerçekten dehşet görünüyordu. Bu konuyu nereden açmıştı sanki! Bir an önce kapatmalıydı ama nasıl?

“ Şey, gelmişken sana fal bakmamı ister misin?” Tedirginliğini gizlemeye çalışarak söylemişti. Konuyu kapatmak için aklına ilk olarak bu gelmişti. Hem Lynn buna hayır diyemezdi.


En son Isis Elisabeth Frances tarafından Salı Eyl. 15, 2009 12:59 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Lynnette Nertaux
Adli Tıp
Adli Tıp
Lynnette Nertaux


Mesaj Sayısı : 67
Kayıt tarihi : 27/08/09
Yaş : 31

Sır Perdesi Empty
MesajKonu: Geri: Sır Perdesi   Sır Perdesi Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 7:08 pm

"Adli Tıp'ta hayat nasıl? Cesetlerle iyi anlaşabiliyor musun?" Isis'in çok normal bir soru soruyormuşçasına gülmesinin aksine Lynn'in gözleri bir anda meraktan olsa gerek fal taşı gibi açılmıştı. Cesetlerle arasının nasıl olduğunu sormazdı herkes. Duyduğu ilginç sorunun şokunu atlatıp, dedikoduya hazırlanan kadınlar gibi bacak bacak üstüne attı. Sıcacık kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra, dolgun dudaklarını aralamıştı. "Ah, onlarla anlaşmam için caninin teki olmam lazım. Her gün onlarcası berbat bir halde önüme konuyor ölüm sebebini öğrenmem için. Sıradan bir ölüm şekli bile tüyler ürpertici. Geçen haftalarda ölen kadın, uhm ismi neydi, Cor... Hah, Cornelia Smooth. Belki duymuşsundur, cinayet gazetelerde, televizyonlarda gösterilmişti. Otopsisini ben yapmıştım, boğazındaki keskin yaralardan başka bir şeyi olmamasına rağmen insanın midesi alt üst oluyor. Yemek ve soluk borusunu görebilmek çok da zor değildi. Sanırım katil büyük bir nefretle saldırmış üzerine." Son cümlesine kendi kendine konuşuyormuş gibi, biraz daha kısık bir sesle söylemişti. Gördüğü bu iğrenç tablo artık sıradanlaşmış olduğu için, onları rahatlıkla bir yolculuğa çıkarabilirdi. Isis'in bakışlarındaki belirgin değişme ilgisini çekmişti. O da Lynn gibi bu tür şeylerden nefret ediyor olmalıydı. Eh, onu tanıdığı kadarıyla merhamet dolu bir kalbi vardı ve akıl almaz cinayetler içini sızlatıyor olmalıydı. Bir anda ortaya çıkan fal bakma sorusu da bundan olsa gerekti. Elindeki boşalmış kahve fincanını önündeki sehpaya bıraktı soruyu düşünürken. Isis'e sadece bir kez fal baktırmış, hemen ardından da bir daha baktırmayacağına dair kendine bir söz vermişti. Sonu hüsranla bitmişti, o da Lynn de mutsuz olmuşlardı. Belki de bu yüzden ikisi de geleceği görmeyi birbirine teklif etmemişti. Yeni bir tatsızlık yaşanmaması için. Şimdiyse bu sorunun birden bire ortaya çıkması meraklandırmıştı genç kadını. Konunun alelacele kapanmasının ardında gerçekten cinayetlerden hoşlanmayan birinin temiz yürekliliği mi vardı? Tabi canım, başka ne olabilir?

"Son fal maceramızı hatırlıyorsun. Toz pembe dünyama kara bir bulut gibi inmişti. Açıkçası yine kötü şeyler görmenden korkuyorum. Zor bulduğum mutluluğun umutsuz bir bekleyişle sonlanması kötü olur." Duraksadı. Aklına önce ayrıldığı eski sevgilisi, ardından kendini iyi hissetmesi için gittiği psikoloğuyla yaşadıkları gelmişti. Aslında onunla iki yakın arkadaşın yaşadıklarının ötesine gitmemişlerdi; ama hissettikleri onun davranışlarından farklı anlamlar çıkarmasına yetiyordu. Ortada bir şeylerin olmaması da muhtemeldi, sadece yakışıklı bir adamın kendisinden hoşlanan kadınlara gösterdiği ilgiyi gösteriyordu belki de. Hayır, bu kadar basit olmadığını Lynnette de çok iyi biliyordu. Kusursuz bakışlarının arkasında yatanların basit bir ilgiden daha fazla olduğuna emindi, içgüdüleri ona bunu söylüyordu. Ve sezgilerinde yanılmazdı. "Kaç yıllık sezgilerim bana anlatmadığın şeyler var diyor küçük hanım." Isis'den çıkan yumuşak ses tonunun arkasında yatan merakı hissedebilmişti. İç dünyasında neler dönüp bittiğini bilmek istiyordu anlaşılan. Kalbinde yatanları herkesle paylaşmayı sevmeyen biriydi Lynn. Bu yüzdendir ki özel hayatı pek bilinmezdi. Ama Isis kısa zamanda değer verdiği dostları arasındaydı, belki kendisini rahatlatabilirdi. Çünkü psikoloğuna bu iç dünyasındaki karmaşayı anlatamıyordu. Karşısına geçip, 'sana aşık olmaya başladım, ama bunun doğru mu yanlış mı olduğundan emin değilim' diyemezdi ya! Gözlerinin bir anlığına istemsizce kapanmasına sebep olan uykusuzluğu fena halde bastırdığında anlatmaya başlamadan önce kibar bir sesle ev sahibesinden bir kahve daha rica etti. Anlatırken uyuyakalmasını ikisi de istemezdi herhalde. Bu isteğini doğal karşılamış gözükecek ki, aynı yumuşak ses tonuyla 'tabii ki' deyip birer kahve almak için mutfağa yönelmişti arkadaşı. Başka bir zaman olsa, asla yüzsüzlük yapıp da bir şey isteyemezdi. Ama göz kapaklarına birer mıknatıs yerleştrilmiş gibiydi, her an birbirlerini çekiyorlardı. Isis mutfaktayken, oturduğu koltuğun yanındaki pencerenin sıkıca kapatılmış perdesini hafifçe aralayıp dışarıya göz gezdirdi. Zavallı arabası, yeni yeni şiddetini arttıran yağmurun öfkesine maruz kalıyordu. Arabalarla ilgilenmezdi, ama kendi arabası hem rengiyle hem de rahatlığıyla ilgisini kolayca çekmeyi başarmıştı. Isis'in içeriye gelmesiyle sokaktaki insanların koşuşturmasından gözlerini alıp içeriye çevirdi. "Teşekkür ederim, sana da zahmet verdim." İçten bir sesle söylediği sözlerinin içindeki utanç duygusu kendini rahatça belli ediyordu. Ama bununla pek ilgilenmemiş gibi gözüken genç kadının gözlerindeki merakın tekrar alevlenmesi üzerine sıcak kahve fincanının elini ısıtmasına izin verip sözlerine başladı.

"Bir aydır düzenli bir şekilde gittiğim psikoloğumu biliyorsun; Lucien. Oldukça başarılı biri, bir ayda benim tamamen toparlanmama yardımcı oldu. Hatta bunu fazlasıyla yaptı, çünkü ona karşı bir insanın doktoruna hissedemeyeceği şeyler hissediyorum. Şey, biten bir ilişkinin üzerinden bu kadar kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen kalbimin tekrar hızlı çarpmaya başlaması bence de garip. Ama ne bileyim, o seansları iple çekiyorum açıkçası. O bir şeyler anlatırken gözlerimi ondan ayıramıyorum. Ya da onun bana olan davranışları, ilgisi kendimi fazlasıyla iyi hissetmeme sebep oluyor. Bir de beni kendimden bile iyi anlıyor." Fazla konuştuğunu düşünüp sessizleşti. Kafasındaki soru işaretleri cevaplanmaya hazır beklerken Lynn her şeyi zamana bırakmayı uygun bulmuştu. Kendisine bile itiraf etmekte zorlandığı bir şeydi bu. O yüzden daha fazla devam edemedi. "Ah, bakma ama öyle. Bir şey itiraf edecek değilim. Daha ortada benim yeni yeni şekillenmeye başlamış hislerim dışında bir şey yok. Zaten bu yüzden de bu konu hakkında yaşanacakları duymak istemiyorum, her şeyin sürpriz bir şekilde gelişmesi daha iyi olur sanırım." Sözlerine gülerek son verdi. Bununla çok ilgilenmiyormuş gibi gözükmek istemediğinden bu kadar rahat gözüküyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Isis Elisabeth Frances
Falcı & Katil
Falcı & Katil
Isis Elisabeth Frances


Mesaj Sayısı : 171
Kayıt tarihi : 29/08/09

Sır Perdesi Empty
MesajKonu: Geri: Sır Perdesi   Sır Perdesi Icon_minitimePtsi Eyl. 14, 2009 11:43 pm

“Son fal maceramızı hatırlıyorsundur. Toz pembe dünyama kara bir bulut gibi inmişti. Açıkçası yine kötü şeyler görmenden korkuyorum. Zor bulduğum mutluluğun umutsuz bir bekleyişle sonlanması kötü olur. ” Evet, hatırlıyordu o günü Isis. Son fal macerası mı? İlk ve son… Bazen biraz gergin oluyordu ve kendisini yalancı olmakla suçlayanlara bağırıp çağırabiliyordu. Ama neyse ki Lynn öyle bir güne rastlamamıştı. Bu onların arkadaş olmaları için bir işaret miydi? Her neyse, kötü bir durumdu gerçekten. İkisi için de. Tıpkı o zaman olduğu gibi şimdi de üzülüyordu Lynn için. Sevdiğini kaybetmenin ne demek olduğunu Isis’ten daha iyi kimse bilemezdi. Şu an bu konuyu konuşuyorlarsa hepsinin nedeni bir aşkın ve onu kaybetmenin altında yatıyordu. Belki bir gün Isis de Lynn’a anlatırdı her şeyi ama şu an konuşması gereken kişi arkadaşıydı. Onun sözlerine baktığında tekrar hayal kırıklığı yaşamaktan korktuğu gün gibi açıktı. Bunun tek bir anlamı vardı ve Isis gerçekten meraklanmıştı. “Kaç yıllık sezgilerim bana anlatmadığın şeyler var diyor küçük hanım.” Gerçekten sezgileri onu çoğunlukla yanıltmazdı ama şu an sezgilerinden de önce Lynn’ın sözleri her şeyi açıklıyordu bile. Anlatmaya karar vermiş gibiydi. Isis’in yüzünde donuk bir gülümseme oluştu. Lynn’in bir kahve daha istemesiyle dalıp gittiğini fark etti. Lynn’ın bitkin görüntüsü ancak o zaman gözüne çarptı. Yorucu bir iş olmalıydı adli doktor olmak. Hele ki yaşadıkları yerde bunca cani her gün onlarca kişiyi öldürürken. Bir an tüyleri ürperdi. Lynn’i bu yorgunluğa itenlerden biri de oydu. Her ceset onlar için daha fazla yorgunluk ve mide bulantısı demek olmalıydı. Bu iş nasıl sona erecekti? Isis bunu merak ederken bir yandan sonu olmadığını düşünüyordu. Bu büyüye kendini kaptırdıktan sonra geri dönmek zordu. Alışkanlık, manyaklık, bağımlılık… Ne derseniz deyin zordu işte. O düşünceleriyle boğuşurken kahveler olmuştu bile. Geri döndüğünde Lynn’ın gergin ve tedirgin görüntüsüyle bir kez daha karşılaştı. O gelinde perdeyi kapatıp odaya döndü. Isis bu ortamı seviyordu ama Lynn için çok hoş olmayabilirdi. Tam ona perdeleri açabileceğini söyleyecekti ki konuşmaya başlayınca bunu erteledi.

“Bir aydır düzenli bir şekilde gittiğim psikoloğumu biliyorsun; Lucien. Oldukça başarılı biri,bir ayda benim tamamen toparlanmama yardımcı oldu. Hatta bunu fazlasıyla yaptı, çünkü ona karşı bir insanın doktoruna hissedemeyeceği şeyler hissediyorum. Şey, biten bir ilişkinin üzerinden bu kadar kısa bir zaman geçmiş olmasına rağmen kalbimin hızlı çarpmaya başlaması bence de garip. Ama ne bileyim, o seansları iple çekiyorum açıkçası. O bir şeyler anlatırken gözlerimi ondan ayıramıyorum. Ya da onun bana olan davranışları, ilgisi kendimi fazlasıyla iyi hissetmeme sebep oluyor. Bir de beni kendimden bile iyi anlıyor.” Isis bu sözleri gülmekle ağlamak arasında dinlemişti. Ne diyebilirdi ki? “Ah, bakma ama öyle. Bir şey itiraf edecek değilim. Daha ortada benim yeni yeni şekillenmeye başlamış hislerim dışında bir şey yok. Zaten bu yüzden de bu konu hakkında yaşanacakları duymak istemiyorum, her şeyin sürpriz bir şekilde gelişmesi daha iyi olur sanırım.” Isis bir süre sessizce kalıp kahvesini yudumladı. Sonra aniden gülümsemeye çalışarak ayağa kalktı. “ Bu ortam seni sıkıyor olmalı. Kusura bakma, düşünemedim. İçeri biraz ışık girsin, değil mi?” Cevabı beklemeden kalın perdeleri ardına kadar açtı. Bir an parlak güneş ışığı beyaz koltuklara vurdu ve oda hiç olmadığı kadar aydınlandı. Tekrar oturduğunda artık konuşması gerektiğini biliyordu. “ Senin adına sevinmeliyim sanırım. Bir önce ki maceran iyi bitmemiş olabilir ama umudunu kesmemen çok güzel. Kısa bir süre geçti. Yine de aşkın insanı ne zaman bulacağı hiç belli olmaz. ” Umudunu kesmemek… İşte bu Isis’e pek uymuyordu. Bu yüzden bir an Lynn’e imrenmişti. Jalen’den sonra Isis kimseyle birlikte olmamıştı ve açıkçası bunu düşünmüyordu bile. Hayatına bir erkeğin girmesi Jalen’i aldatmak demekti. Onlar ayrılmamışlardı; yalnızca Jalen ölmüştü. Ama bu aşkın bittiği anlamına gelmezdi. En azından Isis için. Genelde bu onaylanan bir davranış olmuyordu. Ona yoluna devam etmesini falan söylüyorlardı. Kendisini bırakmamasını. Isis kendisini bırakmamıştı, toparlanalı çok olmuştu ama bazı kalıcı hasarlar almıştı.

Lynn’in sesiyle dünyaya döndü. Ne zamandır öylece dalıp gitmişti? “ Evet, iyiyim. Pardon ya dalmışım." dedi sessizce. Sonra birden aklına gelmiş gibi tekrar konuşmaya başladı. “ Lynn, daha önce olanlar için üzgünüm. Böyle olmasını ben de istemezdim ama sadece gördüklerimi söyledim. Yani sen de biliyorsun olanların benimle bir ilgisi yok aslında. Ben sadece görüyorum. Söylemesem bile olacaktı.” Lynn’in başta söylediklerini hatırlayınca kendisini suçlu hissetmişti. Aslında biliyordu, biraz önce anlattığı gibi onunla bir alakası yoktu. Yine de kendisini bundan alamamıştı. “ Pekala, Isis. Falıma bak ama bu konu da bir şey görecek olursan lütfen hemen bırak ve bana bir şey söyleme.” Lynn’in isteksiz olduğunu görebiliyordu. Hala tedirgindi de ama Isis’i kırmamak için yapıyor olmalıydı. Şimdi de onu zorlamış gibi olmuştu. Bu kendisini daha da kötü hissetmesine yol açtı. Ama daha fazla konuşup da işleri karıştırmak istemediğinden kabul ettiğini söylercesine başını salladı.

Arkadaşının ellerine uzandı ama birbirine temas ettiği anda geri çekmek istedi. Şimdiye kadar Lynn ona fal baktırmak istememişti ve aslında bu Isis’in işine gelmişti. Lynn’e gerçekten alışmıştı ve onu sevmişti. Olmadık bir şey görürse diye gerçekten korkuyordu. Bir anlığına konuyu kapatmak için söylediği sözler başına bela mı olacaktı? Şimdi de bakmak istemese Lynn garip karşılar mıydı acaba? Aslında ikisi de istemiyordu ama… İkilem arasında kalması fazla uzun sürmedi. Gözlerinin önünde görüntüler belirmeye başlamıştı. Önce hiçbir şey yoktu. Sonra yavaş yavaş loş ışığa maruz kalmış bir oda gördü. Hemen ardından masanın üzerinde yatan berbat bir ceset. Korkuyla gözlerini açtı. Nefes nefese kalmıştı. Lynn merakla yüzüne bakıyordu. Büyük ihtimalle Lucien hakkında olduğunu düşünmüştü. Ama bu çok farklıydı. Kendine tam olarak gelememişti ama gördüğü cesedin Lynn’a ait olmadığını hatırlaması uzun sürmedi. İçinde bulunduğu ruh haliyle cesedin bir erkek olduğunu açıkça görmüşse de onu Lynn’e benzetmiş olmalıydı. Hatırlamış olması yetmiyordu; hala şoktaydı. Ya gerçek olsaydı? O zaman ne yapardı Isis? Lynn’den nefret edemezdi galiba. Yine de belli olmazdı yani. Bu farklı bir durumdu, resmen Isis’in gözü dönüyordu. Lynn ona merakla iyi olup olmadığını sorarken artık bu gerçeği ondan saklamaması gerektiğini düşündü. Evet, tam sırasıydı. Hem Lynn gözleriyle görmüştü ne hale geldiğini. Belki anlaması daha kolay olurdu. “Ben sandığın kadar iyi biri değilim.” Kesik kesik konuşmasına devam etti. “Sana anlatacağım. Ama n’olur beni anlamaya çalış, Lynn. Seni kaybetmek istemiyorum.”
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Sır Perdesi
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Soil RPG ::  Chile Apartmanı-
Buraya geçin: