Soil RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Soil RPG

Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır.
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kanlı Fal

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Drucilla Vlasic
Adli Tıp
Adli Tıp
Drucilla Vlasic


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/08/09
Nerden : Ankara
Lakap : Mrs.BANG

Kanlı Fal Empty
MesajKonu: Kanlı Fal   Kanlı Fal Icon_minitimePaz Ağus. 30, 2009 3:04 pm

Kötü başlayan ilk izlenim ve kötü devam eden bir dizi sohbet. Fala inanma falsız da kalma...

Amerika… Buraya taşınmasının üzerinden topu topu 48 saat geçmişti. Evin içi hala halı diye kolilerle kaplı ve darmadağındı. Ona yardım edecek ne arkadaşı ne de akranı vardı buralarda. Tamamen yapayalnız kalmıştı. Hala tayin işini aklı almıyordu. Sürpriz yumurtadan çıkar gibi Amerika’ya şutlanmıştı. Ailesini, arkadaşlarını ve en önemlisi artık bir olduğu iş yerini bırakıp ilk defa geldiği bu ülkeye yerleşecekti. Tanrı bu konuda hiç yardımcı olmuyordu, karşısına hiç yardım edecek kibarlıkta insan çıkartmamıştı. Buradaki çoğu insanın yüzünde dehşet ve korku oturmuştu. Sıcak tavırlara burada rastlayamayacağını şimdiden anlamıştı. İkindi güneşinin gözleri alan çiğ aydınlığı içinde bilmediği sokaklarda yabancı yabancı dolaşıyordu. Ayakları bedeninden bağımsız bir halde onu dar sokaklara sürüklüyordu. Büyük binalardan, araba egzozlarından ve kornalarından uzak dar sokaklara sürükleniyordu. İşine yetişmek için koşuşturan insanlar burada yoktu. Bu sokağa adım attığından itibaren en fazla yanından 3 bilemedin 4 insan geçmişti. Çoğu birbirlerini tanıyor olmalıydılar ki geçerken selam vermeden geçmemişlerdi. Ama ya Drucilla? Yabancı olduğu için olmalıdır ki kimse onun gözlerine bakma zahmetine bile girmemişti. Sanki bir hayaletmiş de içinden geçip gidiyorlarmış gibi gözlerini taşlardan ayırmadan geçmişlerdi. Şimdi ise sokak bomboştu. Kedilerin yürürken bile patilerinden çıkan sesler duyulabiliyordu. Kendisinin kedilere olan düşkünlüğü bastırılamaz bir dürtüydü. Kaldırımın köşesine tünemiş, bakır tonlarında kabarık ve oldukça temiz tüyleri olan kedi dosdoğruca Drucilla’ya bakıyordu. Kafasını masumca yana eğmiş -Beni sevebilirsin, evet yaklaş… yanıma gel- diye miyavlıyordu. Kedinin miyavlamasında gerçekten bir gariplik vardı ve o gariplik Drucilla’nın kanındaki adrenalini arttırmıştı. Endişe nabız gibi damarlarında atıyordu. Yavaşça dizlerinin üzerine çöküp elini kediye uzattı. Hiçbir tepki yok. Sadece direk kurulan bir göz teması. *Tanrım buranın kedileri bile garip! Tam ayağa kalkıp yol almak için karar vermişti ki kedi korkunç bir şekilde tıslayarak Drucilla’nın elini kaptı. Tırnaklarını sanki eli kapıp götürmek istercesine derine saplamıştı. Kendini daha fazla tutamayıp kanı donduran bir feryat kopardı, ruhunun derinliklerinden. Diğer eliyle var gücüyle kedinin kafasına vurdu. Bir daha bir daha ve bir daha… Kedi başına aldığı darbelerle daha fazla dayanamayıp tırnakları elinden çekip dar sokakta koşmaya başladı. Drucilla ise olduğu yerde yıkılmıştı. Elinden akan kanlar sokağın taşlarını kırmızıya boyamıştı. Üzerindeki krem rengindeki gömleğe elini sardı. Bir şeyler yapması lazımdı. En yakın kafeye gidip yardım istemeli ve elini hemen dezenfekte etmeliydi.

Arkasını döndüğünde sadece birkaç adım uzaklıktaki kafeye gözü takıldı. En yakın yer orası gözüküyordu. Çantasını omzuna doğru ittirip, koşarcasına adımlarla kafeye girdi. Kapıyı açtığı anda kapının üzerindeki süslerden kulağa oldukça hoş gelen sesler çıkmıştı. Bir an kapıda durup yanlışlıkla yoldan sapıp bir ormana girdiğini düşünmeye başladı. Yada fazla kan kaybından halisülasyon görmeye başlamıştı. Uzun topuklu ayakkabısının altından bile çimlerin yumuşaklığını hissedebiliyordu. Sol topuğuna takılan yaprak ise hışırdayarak orada olduğunu belli ediyordu. İçerisi yağmurdan sonra yıkanan ormanlar gibi temiz ve berrak kokuyordu. Şıp… şıp… Kan! Çimlerin üzerine kan damlatıyordu, kandan yapış yapış olmuş gömleğinden bile taze kanlar aşağıya süzülüyordu. ” Ad Deum, wui laetificat juventutem meam.” dudakları hafifçe oynarak dua mırıldanıyordu. Kafe bomboştu ve içeride kimse gözükmüyordu. Yoksa kafe kapalıydı da Drucilla yazıyı mı görmemişti derken içeriye koşarak kırmızı kafa bir çocuk girdi. Tahta masaların etrafında süzülürcesine geçerek kapıya doğru geldi. Drucilla oldukça tatlı bir gülümseme yüzüne yerleştirerek ”Annen, baban ya da her hangi bir büyüğün varsa burada bana çağırabilir misin?” Küçük kızıl kafanın yanından uzaklaşmasını izlerken etrafın ne kadar da farklı döşendiğini farketti. -Buranın insanları gerçekten garip olmalı- diye düşünmeden edemedi.

Başı dönme dolap gibi dönmeye başlamıştı. Eğer bir yere tutunmazsa düşüp kafasını da yarması içten bile değildi. En yakınındaki tahta masaya doğru sürünüp(evet tam anlamıyla sürünüp) kendini sandalyeye bıraktı. Çantası hala kolundaydı ve hiç olmadığı kadar ağır geliyordu. Çıkartmaya gücü de yoktu. Gözleri hafifçe kararmaya başlarken kafası masaya düştü ve gözlerini kapadı.
peeh bebeyüm idare et. ayılmam için kahve falan getiriver bana
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pearl Hester Pryne
Dükkan Sahibi
 Dükkan Sahibi
Pearl Hester Pryne


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 26/08/09
Yaş : 37
Nerden : Ankara

Kanlı Fal Empty
MesajKonu: Geri: Kanlı Fal   Kanlı Fal Icon_minitimePtsi Ağus. 31, 2009 2:20 am

Pearl büyükannesi ve kuzeniyle birlikte yaşadığı kafenin üst kadından indiğinde ilk iş olarak mutfağa girdi. Önlüğünü taktığında bulaşıklığa bir göz attı. Öğle yemeğinin bulaşıkları çoktan kurumuştu, tabii akşam olacaktı neredeyse. Onları kaldırdı, güzel bir kurabiye tarifi denemek istiyordu. Hem kendileri yerlerdi, hem de müşteriler için biraz ayırırdı. Alex ertesi gün önemli bir ödevi olduğunu söyleyerek izin istemişti, bu yüzden dükkana da kendisi bakmalıydı Maya'ya da aynı zamanda. Maya yakında açılacak okul için o kadar heyecanlıydı ki her zamankinden de hareketliydi. O da olmasa belki dükkan tamamen ölüye benzeyecekti, kim bilir? Dükkanda tezgahın arkasında eline bir kitap almış çocuk kendi kendisine resimlerine bakıyor, bir yandan da mırıldanarak bir şeyler sayıklıyordu. Pearl onun hayal gücünün oldukça gelişmiş olduğunu düşünüyordu, belki bir şeylere bir iki dakikadan fazla odaklanabilse harika bir bilim kurgu yazarı olabilirdi. Ya da belki buna gerek bile yoktu, kim bilir? Göz ucuyla Maya'ya baktı, kendi kendisine resmi göstererek gülüyor, resim hakkında konuşuyordu. Ama kapının üzerindeki çıngırağın sesini duyduğunda daha Pearl elindeki bardağı bırakamadan çocuk tezgahın arkasından ok gibi fırlamış, masaların arasına karıştığında Pearl'ün görüş alanından çıkmıştı. Pearl ne istediğini anlayana kadar çocuğun gelenle tek başına ilgilenmesine izin verdi, bir yandan da dinliyordu. Kadın her zamanki gibi bir büyüğünü çağırmasını istemişti Maya'dan, Pearl içini çekerek önlüğünü çıkarıp asarken Maya da her zamanki hayal kırıklığıyla geri koşturmaya başlamıştı, bir yandan da sesini duyuyordu Pearl. "Ay, tamam büyük gelsin. Çok meraklıydım ben de hıh. Peaaarl!" Pearl'ün adını arkaya girdiğinde bağırmıştı ki buna hiç gerek yoktu çünkü Pearl ile aralarında iki adımdan fazla bir mesafe yoktu. Pearl kafasını sallayarak ön tarafa doğru yürüdü, arkasından gelen seslere bakılırsa Maya da onu takip ediyordu. Bu iyiydi, insanların konuşma problemini anlamayarak yaptıkları baskıdan bıkmıştı.

Masaya yığılan sarı saçlı kadını gördüğünde telaşla iç çekti Pearl, kadın ya iyi gözükmüyordu ya da uyuyacak bir evi yoktu. Ama ilki daha muhtemeldi ve bu yüzden ilk akla gelendi. Pearl Maya 'ya uzak durmasını işaret etti, gerçi Maya somurtarak omzunu silkti, inatçılığıyla ünlüydü kız zaten. Kadının çantasını çıkarıp masanın üstüne koydu önce, daha sonra Maya'ya kahve makinesini gösterdi. Küçük kız sevinçle ellerini çırparak -nedense bu kafedeki işlere mantıksız bir şekilde katılmaktan hoşanıyordu, belki de büyüdüğünün bir göstergesi olarak görüyordu çalışmayı- dikkatle makineden bir fincan çay doldurdu ve iki eliyle tutarak yavaş yavaş Pearl'ün kadının başını tuttuğu masaya koydu. Aslında kadının bilinci tamamen kapalı değil gibiydi, hatta Pearl yabancı bir dilde bir şeyler mırıldandığını duyar gibi oldu ama kadının ilk yuduma kadar nerede nasıl bir durumda olduğundan haberdar olmadığını düşünmüştü Pearl. Kadın ikinci yudumda yarı kapalı gözleirni tamamen açmış şaşkın şaşkın Pearl'e ve Maya'ya bakıyordu sırayla. ”Neredeyim ben?” Halsiz ama bilinçli bir soruydu bu. Pearl işaret dilinin işe yaramayacağını düşünerek Maya'nın cevap vermesini bekledi. ”Sana soruyorum!” Kadın biraz daha iyi gibiydi ama hafiften sinirlenmeye başlamıştı. Ne kadr da şüpheciydi! Gerçi bulundukları dünya göz önünde bulundurulursa... Pearl iki yanına açtı ellerini ve biraz geriye çekildi. Ona zarar verecek değildi, bunu göstermek istemişti. Maya kıkırdadı. "Pearl konuşmaz. Kafedesin, Sherwoooood..." -uzatarak-"Buraya geldin ama sonra hasta oldun. Ben sana kahve getirdim, dökmedim hem de. Çünkü Pearl seni tutuyordu düşme diye. Sen içtin iyileştin. Biraz tarçınlı kek de ister misin? Pearl yemekten sorna yapmıştı, ben de daha hiç yemedim. Büyükanne de sana yemek yapar. " Küçük kız bu sokakta hemen hemen herkes tarafından tanınırdı, eh zaten sokağın özelliği buydu değil mi? Bu yüzden kadını tanımadığı halde o kendilerini tanıyormuş gibi bir muhabbete girmişti. Üstelik adını sormak zahmetine bile katlanmadan. Pearl küçüğün masumiyetine gülmek istedi bir anda. Onaylarcasına başını sallayarak kadına baktı, kekinin tadına bakıp bakmayacağını anlamak için bekledi.


En son Pearl Hester Pryne tarafından Salı Eyl. 01, 2009 2:47 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drucilla Vlasic
Adli Tıp
Adli Tıp
Drucilla Vlasic


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/08/09
Nerden : Ankara
Lakap : Mrs.BANG

Kanlı Fal Empty
MesajKonu: Geri: Kanlı Fal   Kanlı Fal Icon_minitimePtsi Ağus. 31, 2009 3:24 pm

En son duyduğu, minik bir kızın ses tellerinden titreştiği anlaşılan bir sesti. Yumuşacık meleksi bir sesle "Peaaarl" demişti. Ne güzel bir isimdi... Pearl. İsmi bir parfüm gibi içine çekerken olan olmuştu. Kan kaybından güçsüz düşüp, göz kapaklarına teslim olmuştu. Tahtanın soğukluğu yüzünü tatlı bir şekilde okşuyor, ruhunu daha da kontrolden çıkartıyordu. Etrafında olan biten her şeyi olduğundan saniyeler sonra algılayabiliyordu. Evet algılayabiliyordu ama tepki verecek gücü kalmamıştı. Göz kapaklarına bile söz geçiremezken ayağa kalkıp gitmeyi kimse beklemiyordu zaten. Kendisine doğru gelen adımların sesleri kulağında yankılanıyordu. Büyük birine olduğu belli olan topuk seslerinin ardından koşarcasına gelen minik ayaklardan çıkan takırtı da katılıyordu. O minik ayakların sahibi kafeye ilk girdiğinde gördüğü turuncu kız olmalıydı. Bembeyaz, yuvarlak ve temiz bir yüzü vardı. O güzel yüzünü çevreleyen küt kesilmiş turuncu-kızıl saçları parıl parıldı. Çok tatlı bir kızdı ama çok da yaramaz bir görüntüsü vardı. Acaba şu an yanında ki kadın annesi miydi? O da kızı gibi belirgin turuncu saçları ve lapis lazuli renginde ışıl ışıl gözleri olan bir bayan mıydı? Çayın kokusunu alabilmişti. Ve o koku sayesinde olmalıydı ki gözlerini yarım bir şekilde açabilmişti. Her şey oldukça bulanıktı. Yanındaki kadına çay için ve tabii ki de yanında durduğu için teşekkür etmek istemişti. Ama elinde olmadan dudaklarından dökülen kelimeler İngilizce değil Lehçe çıkmıştı. "Serdecznie dziękuję... "Tramva sonucu olmalı ki bildiği dili unutup kendi anadiline yönelmişti. Kendinin bile anlam veremediği şekilde sözler mırıldanıyor ve büyük bir azimle bedenine söz geçirmeye çalışıyordu. Dudaklarına dayanan fincandan sıcacık çay boğazını ısıtıp ağır ağır bütün vücuduna sıcaklık yaymıştı. Karşı koyamadan ikinci bir yudum daha almıştı. İşte o zaman gözleri tamamen açılmıştı ve karşısında duran iki turuncu kafayı seçebilmişti.

İlk baktığı kız Pearl adındaki olmalıydı. Düşündüğünden çok daha hoştu. En az kızınki kadar beyaz bir teni vardı ama makyajdan mı yoksa doğal mı bilemezdi ama yanakları küçük çocuklar gibi renkli ve kırmızıydı. Gözleri de ayni lapis lazuli rengindeydi ve iri iri açılmış Drucilla'ya bakıyordu. Gözlerini pinpon maçı izlermiş gibi birkaç kere bir küçük kızda bir de büyük kızda gezdirdi. Oldukça bilinçsiz bir halde sesini yükselterek "Nerdeyim ben?" Cevap beklercesine gözlerini büyük kız Pearl'le dikmişti. Ama cevap vermiyordu. Neden? İstavroz çıkartıp daha vurgulu bir ses tonuyla direk Pearl'e "Sana soruyorum!" demişti. Sakin olmalıydı ama nasıl? Geldiği yer belliydi ya ipsiz sapsız insanların içine düştüyse? İkiside öyle birine benzemiyordu. Aslında bulunduğu ortam da oldukça nezih bir ortamdı ama böyle bir yerde şüphenin de olması gayet doğal. Ama Pearl geriye doğru birkaç adım atıp ellerini masumca iki yana açmıştı. *Bu kızın sorunu neydi? Saniyeler sonra Drucilla'nın dikkati küçük kıza yönelmişti. Kıkırdamıştı! Bunda komik bir taraf vardı ve Drucilla göremiyor muydu? Minik kızın sıcak tavırları Drucilla'yı rahatlatmıştı. Ama söyledikleri içini burkmuştu. Cevap alamadığı için sinirlendiği kız konuşamıyordu. Gözlerini düşürüp tekrar bir istavroz çıkarttı ve Pearl'e bakıp Deus, conserva animam eius.* dedi. Şu anda bulunduğu yer ise Sherwood adında bir kafeydi. Küçük kız bir taktir istermiş gibi ona getirilen kahveyi nasıl taşıdığını anlatıyordu. Bu saflık karşısında gülümsemeden edememişti Drucilla. Sanki yıllardır tanışıyormuş gibi kız Drucilla'yla iletişim kurmuştu. Hiç tanımadığı birine karşı bu kadar samimi olan birinden nasıl şüphe duyulabilirdi ki?

Burayı ailecek işletiyor olmalılardı ve büyük ihtimalle Pearl küçüğün ablasıydı. Çünkü annesi olacak kadar yaşlı değildi oldukça gençti. Bir de büyükanneleri varmış ve o da büyük ihtimal beyaz tenli, kızıl saçlı ve mavi gözlüydü. Küçük kız Pearl'ün kekini anlatırken Drucilla gözlerini Pearl'e çevirip "Ah tabii ki de tadına bakmak isterim. Çok teşekkür ederim ikinize de. Burada yürürken küçük bir kedinin saldırısına uğradım ve sanırım biraz kan kaybettim. Çok fazla net bir şey yok zihnimde kusura bakmayın. Islak bir bez de alabilirsem çok sevinirim. Ayrıca ben Drucilla... Drucilla Vlasic. Polonya'dan buraya yeni geldim." diyip sıcak bir gülümsemeyle önce Pearl'e sonra küçük kıza baktı. En azından artık tanışmışlardı ve ortadaki şüpheler kalkmıştı.

*Tanrı onu korusun.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Pearl Hester Pryne
Dükkan Sahibi
 Dükkan Sahibi
Pearl Hester Pryne


Mesaj Sayısı : 31
Kayıt tarihi : 26/08/09
Yaş : 37
Nerden : Ankara

Kanlı Fal Empty
MesajKonu: Geri: Kanlı Fal   Kanlı Fal Icon_minitimeSalı Eyl. 01, 2009 2:46 am

Kadın başta garip davranmıştı ama Maya'nın konuşmasının ardından üzüntülü gözlerle yere bakmış, istavroz çıkarmıştı ve bir dua mırıldanmıştı. Pearl bir an sırtının ürperdiğini hissetti, çünkü gözünün önünde bu yabancı sarışın kadın değil, saçları tıpkı kendisininki gibi olan kahverengi gözleri tıpkı Pearl'ünkiler gibi iri iri parlayarak istavroz çıkaran, durmadan latince sözler mırıldanan vardı. Yutkunarak geri çekildi, gerçekte durmakta olduğu kafe, önündeki tahta masa ve terlikli ayağının altında kendisini belli eden çimler geri gelmişti. Gülümseyerek anlaşılmamış olmasını diledi Pearl içinden, nazikçe konuşmaya başlamıştı kadın artık. Adının Drucilla olduğunu söyleyen kadın artık daha korkusuz görünüyordu, daha güçlü ama hala yeterince değil... Pearl Maya'ya işaret diliyle az sonra geleceğini anlattı. Uyarırcasına bir bakış attı ayrıca, kadını rahatsız etmemeliydi çok konuşarak. Pearl çıktığında Maya omuz silkerek kadına dönmüştü. Tezgahın arkasında bir bezi ıslatırken bir yandan da pansuman için ecza dolabından bir şeyler alıp makasla kesmeye koyuldu. Maya'nın duyulmaması imkansız olan sesi kulaklarında çınlıyordu. "Pearl gelicekmiş, tamam dedi. Ayy bakıyım çok mu kanıyor? Acıyor mu? Yine o kırmızı şeyden sürer kesin Pearl, benim dizimi çok yakmıştı. İstersen elini tutabilirim sürerken Drucilla. Bizim de kedimiz var. Şey, Pearl'ün aslında ama ben de oynuyorum onunla. Siyah..." -ellerini açarak- işte bu kadar. Ama o ısırmaz korkma. İçerde yatıyor zaten çağırınca bile gelmez çok sıkıcı. Ayyy ne var Pearl?" Pearl arkasından gelip omzunu dürtmüştü. Bu çocuğun hangi ara nefes alıp veridğini merak ediyordu. İşaret parmağını tehditkar bir şekilde sallayıp yan masayı gösterdi. Maya somurtarak aksi yöne tezgaha doğru gitti, arkasında bırakmış olduğu iki kitabı ve kalemleri alarak Pearl'ün gösterdiği masaya yürüdü. Pearl ise özür dilercesine ellerini hafifçe açtı iki yana. Gülümseyerek Drucilla'nın yaralı elin işaret etti. Elini uzattığında önce yaranın derinliğine baktı, şaşılacak derecede büyüktü yara. Yine de ölümcül değildi ya, yarayı bezle temizleyerek biraz tentürdiyot bastı. Mikrop kapma ihtimali olmadığından ve kanın durduğundan emin olana kadar bastırdı. Kadın yüzünü buruşturmuştu ama bu gerekliydi. İkili sessizce dururken bir yandan da Maya mırıldanarak kitabın üzerine bir şeyler çiziyordu. Drucilla'nın bir an gülümseyerek Maya'nın söylediği anlamsız şarkıyı dinlediğini fark etti. Maya resimde gördüğü kelebekten, küçük çocuktan ve çocuğun saçlarından bahsediyordu. Pearl de gülerek yarayı sarmayı bitirdi. Kadın teşekkür ederken Pearl de yanaklarının hafifçe kızardığını hissetti. İnsanlar genelde ona bu kadar nazik davranmazlardı çünkü Pearl deliydi. Elindekileri aldığı yere dizmeye gitti, daha sonra tezgahın üzerinde duran kek kasesini aldı. İkişer dilim hazırladı Drucilla ve Maya için, iki fincan çay ve bir bardak da süt hazırladı. Hepsini sahiplerine ulaştırırken teşekkür ediyordu Drucilla, Maya ise süt istemediğini söylediğinde Pearl kaşlarını çatıp içmezse keki de yiyemeyeceğini söyleidğinde oflayarak elini yanağına dayamıştı. Pearl'ün hoşuna gitmişti Drucilla'nın gelmesi. Pek müşteri olmazdı buralarda, olduğunda Pearl'e iyi gözle bakmazlardı.

"Pearl! Buraya gelip bana yardım eder misin biraz! Pearl, duyuyor musun beni?" Büyükannesi arka tarafa açılan kapının hemen karşısındaki avlu kapısında durmuş kendisini çağırıyordu. Belli ki bahçede yapılacak işler vardı ve tek başına yapamıyordu yaşlı kadın. Pearl eliyle 5 işareti yaptı ve kalkarak içeri gitti. Maya'nın fırsat bu fırsat dolu ağzıyla bir şeyler anlatmaya başlaması karşısında ise sadece gözlerini devirebilmişti odadan çıkarken.

bebek istersen ben mayayla devam edeyim ve fala başlayalım. kısa oldu çünkü netim gittiydi falan neyse msne dönmesin burası XD
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Drucilla Vlasic
Adli Tıp
Adli Tıp
Drucilla Vlasic


Mesaj Sayısı : 37
Kayıt tarihi : 26/08/09
Nerden : Ankara
Lakap : Mrs.BANG

Kanlı Fal Empty
MesajKonu: Geri: Kanlı Fal   Kanlı Fal Icon_minitimeSalı Eyl. 01, 2009 11:45 am

Pearl zarif hareketlerle Maya'ya bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Drucilla pek bir şey anlamıştı ama Maya alışmış olmalıydı ki onu anlamışcasına kafasını sallayıp tekrar büyük bir hevesle Drucilla'ya dönmüştü. Uzun süre kimseyle sohbet etmemiş olmalıydı herhalde ki böyle nefes almadan 2-3 cümleyi ardarda sıralıyordu. Hevesini kırmamak için oldukça ilgili görünmeye çalışıyordu. Minik elleriyle konuştuklarını daha da zenginleştirmek için hareket ettiriyor, dikkatlerin üzerinde toplanmasını sağlıyordu. Hızlı hızlı yine cümleleri sıralamaya başlamıştı. -Ayy bakıyım çok mu kanıyor? Acıyor mu?- İster istemez bu şirinlik karşısında kahkahasını tutamamıştı. Sağlam eliyle kızın dalgalı saçlarını okşadı. "Eh acıyor tabii biraz. Hem eminim ablanın süreceği o 'kırmızı şey' acımı azaltacaktır. Ama sende istersen bana güç vermek için o sırada elimi tutabilirsin. Uzun bir süre kedilerle muhattap olacağımı sanmam." diyip göz kırpmıştı Drucilla. Kız minik tombul kollarını kedinin ne kadar olduğunu göstermek için açınca -Hadi canım der gibi Drucilla'da gözlerini iyice açmıştı. Kendini kaptırmış giderken Pearl'ün gelmesiyle büyük bir kız havasına girip omzundan dürtükleyen ablasına dönmüştü. Biraz geveze bir kız olsa da bir denileni iki etmiyordu. Eh bu da güzel bir şeydi. Drucilla'nın sıkılmış olduğunu düşünmüş olmalıydı ki özür dilercesine ellerini açıp kafasını sallamıştı Pearl. "Ah hayır! Üzgün olacak bir şey yok. Hem sohbet edecek birini bulmak güzel." Gülümsemesine karşılık almıştı. Hemde sıcacık bir karşılık...

Yara ile ilgilenmek için Drucilla'nın elini tuttuğunda acıyı tekrar bütün uzuvlarında hissetmişti ve yüzü acıyla buruşmuştu. Tenntürdiyotlu bir bezle yaranın üzerine bastırıyordu. İnanılmaz büyük bir acı ve karıncalanma hissediyordu. Derinden gelen bir çığlık atmamak için kendini resmen zor tutuyordu. Ne kadar acısa da yapılması gereken bir şeydi ve onunla bu kadar ilgilenecek bir yere geldiği için de çok şanslıydı. Acı hissini bir anda koparan mırıldanmayla vücudu gevşedi. Maya elindeki kitaba bir şeyler karalarken bir yandan da anlaşılmayan melodiler mırıldanıyordu. Bu kızın sesi çok tatlıydı gerçekten... Maya'yı izlerken farkında olmadan pansuman bitmişti. Elini temiz bir bezle sarmıştı. Sağlam elini Pearl'ün omzuna koyup "Çok teşekkür ederim." Kızın yanaklarına birden renk gelmişti, saçları kadar bir kızıllığa bürünmüştü. Drucilla'nın inançlarına ters düşerdi birini tanımadan kabalık taslamak. Elinde olduğu kadar kibar ve nazik davranıyordu. Hem ayrıca o kızda aldığı bir elektrik ona karşı bir sevgi beslemesini sağlamıştı.

Yara konusu kapandığında ve masaya keklerle, çaylar geldiğinde ortam daha da sıcak olmaya başlamıştı. Maya sütü gördüğünde mızmızlanarak içmek istemediğini söylesede ablasının bir nevi israrcı hatta daha doğrusu tehditkar tavırları küçük prensesin beyaz bayrağı çekmesine neden olmuştu. Kekler için teşekkür ettikten sonra tatlı bir sohbet başlatmanın iyi olacağını düşünerek boğazını temizledi ve Maya'ya döndü."Söyle bakalım küçük prenses. Pearl ablan oluyor sanırım ve sende buranın neşe kaynağı... haksız mıyım? Sokaklar çünkü çok sessiz ben burada sıcak insanlarla karşılaşacağımı zannetmezdim. Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum." Maya'yı süzerken arkadan gelen başka bir sesle ister istemez irkilmişti Drucilla. Yaşlı bir kadın olduğu sesinden belliydi ve Pearl'ü yanına çağrıyordu. -Burada her işe Pearl koşuşturuyor olmalıydı- diye düşündü ve gözlerini devirdi. Pearl de bir şeyden huzursuz olacaktı ki onunda gözleri devrilmiş haldeydi. İzin istercesine 5dk işareti yapıp masadan kalktı. İşte yine Maya ile yalnız kalmışlardı.

maya ile devam edelim bebeyim ben dershaneye gidiyorum şimdi öpüldün *.*
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Kanlı Fal
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Soil RPG ::  Sherwood Cafe-
Buraya geçin: